hayal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Kasım 2013 Cumartesi

Memories With BLUE


I met Blue ten years ago with Fly By's video. I was 12 and Blue was my life. My notebooks, my badges, my room's walls, my pens, even my mirror... Everything is Blue for me. My cousin and i were sitting in front of tv all summer and we were waiting for Blue's video. We weren't knowing english, so we were following this song and were trying to write. We've got lots of memories. For examples; when Arsenal won, we were happy because Arsenal is Duncan's favourite team. Or, when our nailpolish became bad, we were replacing it because Simon doesn't like this. We were jealous about that when you were hugging to girls in video clips... And finally, long time later, we'll see you today. I'm so happy for this. I love you guys.

9 Mayıs 2013 Perşembe

Beklediğin

Hayatında her şey yolunda oldugunda bile bir boşluk hissediyorsun bazen. Çok iyi arkadaşların- dostların var, aile ilişkilerin çok yolunda, paran da var, ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsun.. Ama; yetmiyor. O boşluk bir türlü gitmiyor. Durup dururken kederleniyorsun mesela, bütün keyfin kaçabiliyor. Dinlediğin bir şarkı, aşk acısı çekermişçesine hüzünlendirebiliyor seni. Acı çektirebiliyor.
Birini hayal ediyorsun sonra. Saatlerce konuşabildiğin, gülebildiğin... Gözlerine baktığında gözlerinin içini güldüren. Elleri ellerinde, dudakları dudaklarında... Kafanı göğsüne koyduğunda huzurlu hissetmek istiyorsun. Kimsenin seni anlamadığı, dinlemediği durumlarda o olsun istiyorsun.
Hani, karikatürlere konu olur ya hep; el ele yürüyen çiftler gördüğünde küfür ediyorsun gerçekten. İçten içe imreniyorsun.
"O insan ne zaman çıkacak karşıma?" diye merak ediyorsun. "Belki de hiç çıkmayacak." düşüncesi çok korkutuyor seni.
"Tanımadığımız bedenlere, hayalimizdeki kişilikleri koyup aşk sanıyoruz." diye bir söz var ya, o çok doğru bir söz. Biraz olsun arınabilmek için o boşluktan, tanımadığımız insanlara anlamlar yükleyebiliyoruz evet. Bir süre yüz gülümsetse de bu hayaller, sonrasında daha büyük bir boşluk yaratıyor, öncekinden daha fazla hüzünlendiriyor. Kısacası; ne yaparsan 
yap yetmiyor. Beklediğin o adam gelmeden, o boşluk dolmuyor.

22 Ocak 2013 Salı

Çok Geç Olmadan


Her zaman söylerim “ Herkesin idealleri olmalı şu hayatta.” diye. Amaçsız, geleceğe dair planları olmayan insanları da hiçbir zaman anlayamamışımdır. Nasıl olur da bir insan önüne gelene razı olur da daha fazlasını istemez?  İstemekten ziyade, neden daha iyisine layık olduğunu düşünmez? Çünkü; düşünüyor olsa daha kaliteli bir yaşam için, daha başarılı bir kimlik için mücadele eder.
Benim için en özenilesi kavram başarıdır. Güzellik, çirkinlik zaten göreceli kavramlardır. Doğuştan sahip olduğumuz özelliklerdir ve belli başlı kozmetik müdahalelerle estetik müdahaleler dışında değiştirmek çokta mümkün değildir. Maddiyata gelirsek, o da elimizdeki imkanlara bağlıdır. Kendi işimize başlayıp kendi paramızı kazanana kadar, ailemizin maddi durumu kadar zenginizdir ya da fakirizdir. Ama; iş kişisel birikimimize ve becerilerimize geldiğinde söz kişinin kendisinde bitmekte. Ne kadar başarılı olacağımızı, ne kadar donanımlı olacağımızı biz belirliyoruz. Bu hayattan hiçbir şey  kazanamayıp olduğumuz gibi ayrılmakta bize bağlı, sosyal ve kişisel becerilerimizi olabildiğince geliştirip sıradanlıktan uzak, zengin bir hayat yaşamakta. Bir arkadaşım, istediklerimiz için birikim yapmamızla ilgili “Benim zaten ilerisi için istediğim bir şey yok ki. Okula gidip geliyorum işte.” demişti. Kendi içimde çok garipsemiştim bu yorumu. Tamam kabul, her istediğimize o anda sahip olamıyoruz belki. Maddi ya da manevi imkanlarımız da gerçekleştirmek istediklerimizin önünde engel oluşturabiliyor. Yine de, fiziksel eylemlerin ötesinde insanın düşüncelerinde, hayallerinde bir mücadele veriyor olması gerekmiyor mu? Benim şahsi kanaatim bu yönde. Zaten bir gün sonlanacak olan bu hayattan ne kazanabiliyorsak kazanmalıyız. Söyleyebiliyorsak şarkı söylemeliyiz, yapabiliyorsak resim yapmalı, yazabiliyorsak yazı yazmalıyız, dil kurslarına gitmeli ya da spor dallarıyla uğraşmalıyız. Ne yapabiliyorsak onu yamalıyız, çok geç olmadan.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Olmak ya da Olmamak


Annem hep der ki; “Ne olursan ol, en iyisi ol.”
Olmak? Neye göre, kime göre? Ne zaman olmuş oluruz?
Aklımızı kurcalayan birçok soru var değil mi? Neden kendimizle ilgili bir karar alırken bu kadar çok düşünürüz peki? Neden istediğimiz şeyi belirleyip hemen uygulamaya geçmeyiz?  Cevap çok açık. Çünkü; kendi hayatlarımızı başka hayatlara çok bağlıyoruz. Desteklenmeyi, sevilmeyi, değer görmeyi; kendimizi sevmeye, kendimizi değerli görmeye tercih ediyoruz. Mutlu olmanın koşulunu diğer insanlar tarafından kabul görmeye bağlıyoruz. Ama bu yanlış. Hem de çok yanlış. Biz kendimize değer vermezken, kendi kararlarımızı kendimiz veremezken diğerleri neden bu kadar umrumuzda? Çünkü; korkuyoruz. Dışlanmaktan, yalnız kalmaktan, kabul görmemekten korkuyoruz. O kadar korkuyoruz ki ne olmak istediğimize değil, ne olmamız gerektiğine odaklanıyoruz.
Gazetecilik okumak istediğimde ben de çok karşılaştım bu tepkilerle. Gerek arkadaşlarım, gerekse akrabalarım tarafından çok defa motivasyonum kırıldı. “Gazetecilik okuyup ne yapacaksın? “ , “Tatilin yok, doğru düzgün iznin yok,çalışma saatlerin belli değil.” , “Öğretmen olmak varken gazetecilik mi okunurmuş?” ...
Sonra annem geldi ve dedi ki “Ne olursan ol, en iyisi ol. İster gazeteci ol, ister öğretmen ya da başka bir şey. Eğer; yaptığın işi gerçekten seviyorsan ve onun için mücadele edersen eninde sonunda başarıya ulaşırsın. Yeter ki sahip olmak istediklerin için savaşmayı bil.”
Cevap yine çok açık. Düşünsenize, sırf istenildiği için kararlar alıyorsunuz ve kısa vadede başarılı da oluyorsunuz belki. Sonrası? Tüm hayatınızı sevmediğiniz, mutlu olmadığınız alanlarda uğraşarak harcıyorsunuz. Belki de bir zaman sonra mücadele etme gücünüz kalmıyor ve sevdiğiniz alanlara yöneliyorsunuz. Arada kaybettiğiniz zamanı nasıl telafi edeceksiniz?  Sevdikleriniz için mücadele ederken de yorulabilirsiniz elbette. Sevdiğiniz meslekler, sevdiğiniz insanlar, sevdiğiniz sporlar,hobileriniz... Ama en azından daha katlanılabilir gelecek gözünüze. Çünkü; onu siz istiyorsunuz ve karşınıza çıkan zorluklar sizi diğer seçenekler kadar yıpratmayacak.
Bırakın size söylenenleri, dayatılmak istenenleri. Ne olmak istediğinize karar verin ve bu yolda ilerleyin. Var olmanızın koşullarını yalnızca kendiniz belirleyin.

Günün Sonunda Duygularımız Kurtaracak Bizi, Güzel Bakmaktan Vazgeçmek Neden?

Bir konu hakkında duygu yoğunluğum hat safhaya ulaştığında; yazmayı ve hissetiklerimi / düşündüklerimi bir kişi ile bile olsa insanlar...