Her zaman söylerim “ Herkesin
idealleri olmalı şu hayatta.” diye. Amaçsız, geleceğe dair planları olmayan
insanları da hiçbir zaman anlayamamışımdır. Nasıl olur da bir insan önüne
gelene razı olur da daha fazlasını istemez? İstemekten ziyade, neden daha iyisine layık
olduğunu düşünmez? Çünkü; düşünüyor olsa daha kaliteli bir yaşam için, daha
başarılı bir kimlik için mücadele eder.
Benim için en özenilesi kavram başarıdır. Güzellik,
çirkinlik zaten göreceli kavramlardır. Doğuştan sahip olduğumuz özelliklerdir ve
belli başlı kozmetik müdahalelerle estetik müdahaleler dışında değiştirmek çokta
mümkün değildir. Maddiyata gelirsek, o da elimizdeki imkanlara bağlıdır. Kendi
işimize başlayıp kendi paramızı kazanana kadar, ailemizin maddi durumu kadar zenginizdir
ya da fakirizdir. Ama; iş kişisel birikimimize ve becerilerimize geldiğinde söz
kişinin kendisinde bitmekte. Ne kadar başarılı olacağımızı, ne kadar donanımlı
olacağımızı biz belirliyoruz. Bu hayattan hiçbir şey kazanamayıp olduğumuz gibi ayrılmakta bize
bağlı, sosyal ve kişisel becerilerimizi olabildiğince geliştirip sıradanlıktan
uzak, zengin bir hayat yaşamakta. Bir arkadaşım, istediklerimiz için birikim
yapmamızla ilgili “Benim zaten ilerisi için istediğim bir şey yok ki. Okula gidip geliyorum işte.” demişti. Kendi içimde çok garipsemiştim bu yorumu. Tamam kabul,
her istediğimize o anda sahip olamıyoruz belki. Maddi ya da manevi imkanlarımız
da gerçekleştirmek istediklerimizin önünde engel oluşturabiliyor. Yine de,
fiziksel eylemlerin ötesinde insanın düşüncelerinde, hayallerinde bir mücadele
veriyor olması gerekmiyor mu? Benim şahsi kanaatim bu yönde. Zaten bir gün
sonlanacak olan bu hayattan ne kazanabiliyorsak kazanmalıyız. Söyleyebiliyorsak
şarkı söylemeliyiz, yapabiliyorsak resim yapmalı, yazabiliyorsak yazı yazmalıyız,
dil kurslarına gitmeli ya da spor dallarıyla uğraşmalıyız. Ne yapabiliyorsak onu
yamalıyız, çok geç olmadan.