3 Eylül 2015 Perşembe

Bazen Sadece Yazarsın İşte


Hayatım nasıl bu noktaya geldi, ne ara bu kadar dertli bir çocuk oldum bilmiyorum.
Ama bu son günlerde; kendime, hayatıma ve geleceğime karşı karamsar olduğumu farkediyorum.
aslında her zaman mutlu bir insan olmuştum, belki de kendimi mutlu olduğuma inandırmıştım bilmiyorum. Kendimi, belki çevremi... İnsanlarla dertlerimden konuşmak, onlara açık bir yarayı deşme fırsatı vermek oldu benim için her zaman. O sebeple hep sustum. Hep kendi içimde verdim mücadelemi. Canım sıkkın olduğunda bir dostumla, arkadaşımla paylaşmak yerine kalemime - kağıdıma sarılmak, günlüğüme bir şeyler karalamak hep daha kolay gözüktü gözüme.
İnsanların bencil olduklarına, en nihayetinde yine kendilerini düşündüklerine de ne zaman inanmaya başladığımı bilmiyorum. İnsanlara inanmayacak kadar, ne olursa olsun yalnız olduğumu hissettiren neydi sahi bana?
Sıkıntılarımda gerçekten beni dinleyecek, mutluluklarımda sevinecek, aynı dili konuşabildiğim insanlar nereye gitmişlerdi?
Ne zaman en iyi ve en özel arkadaşım kendim olmuştum?
Bu soruların hiçbirinin cevaplarını bilmiyorum. Kendi kendimi teselli etmekle daha ne kadar uğraşırım, onu da bilmiyorum. Sadece, bazen her şeyi bırakıp alıp başımı gitmek istiyorum. Hayat mücadelesinin getirdiği sıkıntılar içinde boğulduğumu, beni ben yapan değerlerimi körelttiğini hissediyorum çünkü.
Her yeni güne umutla bakmak, pozitif düşünmenin pozitif sonuçlar doğurduğa ve ne olursa olsun gülümsemenin iyi geldiğine inanmak; eskisi kadar kolay olmuyor çünkü artık bende. Pamuklara dokuduğum iç dünyamda bir şeyler çatırdamaya başlıyor. 

Derken, bu gecenin de içsel kusmasını gerçekleştirdiğime göre sıradaki parça geliyor.

''Uçan kuştaki güzelliği kaybettik, hastayız.'' diyor abimiz.
Sahi, ne ara sahteleştik bu kadar?



Günün Sonunda Duygularımız Kurtaracak Bizi, Güzel Bakmaktan Vazgeçmek Neden?

Bir konu hakkında duygu yoğunluğum hat safhaya ulaştığında; yazmayı ve hissetiklerimi / düşündüklerimi bir kişi ile bile olsa insanlar...