24 Şubat 2013 Pazar

And The Oscar Goes Tooooooo

Oldum olası ödül törenlerini sevmişimdir. Golden Globe, Eurovision, People's Choice Awards, Emmy, Oscar...
Bu törenler için günler öncesinden adaylar hakkında bilgi sahibi olurum, kendimce değerlendirir favori listeleri hazırlarım ve sonrasında arkadaşlarımla fikir alışverişinde bulunurum. Törenleri izleyeceğim an ise aldığım envai çeşit abur cuburu önüme koyar koltuğuma kurulurum ve tadını çıkarmaya başlarım. 2013 Oscar Ödül Töreni öncesi yine çok heyecanlıyım. Neden heyecanlanıyorum ya da neden ok seviyorum bu törenleri bilmem. Sanırım müzik ve film dünyasından haberdar olmak, birkaç saatliğine de olsa bu dünyaya dahil olmak  bende bu duyguları uyandıran başlıca sebepler. Evet, eleştirilmek istersek ok fazla eleştiri yapabiliriz Oscar için. Mesela politik bir tören olduğunu söyleyebiliriz, tek bir tür üzerine yoğunlaştığını ve diğer türlere şans tanımadığını... Yine de bu sektöre şekillendiren, hatrı sayılır bir tören olduğunu inkar edemeyiz. En azından ben etmem. Yapılması gereken sonuçlara çok takılmamak ve tercihlerimizi farklılaştırmasına izin vermeden keyifli zaman geçirmek.
Bu seneki favorilerimi paylaşmadan önce aday listesinin linkini paylaşayım sizlerle:

http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=64790&rid=4369&p=1

Les Miserables(Sefiller) şahane bir filmdi ve "En İyi Film" kategorisinde adayım kesinlikle o. Boğazımın nasıl düğüm düğüm olduğunu ve ne kadar gözyaşı döktüğümü bilmiyorum. Çok derinden etkiledi beni. Anne Hathaway mükemmel bir performans sergilemiş. Umarım "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" ödülünü de o alır. Filmi ne kadar çok sevmiş olsam da erkek oyuncu kategorisinde Hugh Jackman favorim değil. Kendisine genel olarak pek ısınamamış olmam fikrimi etkiliyor olabilir.
Silver Linings Playbook(Umut Işığım) çok sevdiğim diğer aday film. Ancak; Oscar alabilecek yeterlilikte değil gözümde. Zaten genel değerlendirmeleri ve usta yorumcuların fikirlerini göz önüne aldığımızda akademinin Argo ya da Lincoln'ü bağrına basması daha muhtemel.
Silver Linings Playbook'u en iyi film kategorisinde yeterli bulmasam da Jennifer Lawrence'in performansı gayet başarılıydı. Altın Kürede de "En iyi Kadın Oyuncu" ödülünü kazanan oyuncu, Oscar için de aynı kategoride favoriler arasında. Yine de benim favorim The Impossible(Kıyamet Günü)daki performansıyla Naomi Watts. Zor şartlarla mücadelesi ve Evan McGregor ile uyumu görülmeye değerdi.
Erkek oyuncuya gelirsek, favorim açık ara Denzel Washington. Daha önce 2 kere Oscar kazanan ve Afrika-Amerikalı oyuncular arasında 6 kere ile en fazla Oscar adaylığına sahip olan oyuncunun başarısını bence tartışmaya gerek yok.
Yardımcı erkek oyuncu kategorisinde ise favorim yok ancak genel değerlendirmelere bakarsak çoğunluk Alan Arkin'den yana.
Şimdiden iyi seyirler :)

13 Şubat 2013 Çarşamba

Hayatımın Gizemi

21sene öncesi. Hemen sol tarafımızdaki binada komsumuz var, bir de komşumuzun kızı. İsmi Gizem.
Yakın arkadaşlar tanıştıkları günü hiç unutmaz. Ben Gizemle nasıl tanıştığımı hatırlamıyorum. Kendimi bildim bileli yanı basımdaydı. "Dostlarımız, Tanrı'nın vermeyi unuttuğu kardeşlerimizdir." diye bir söz var ya hani, işte Gizem benim o kardeşim. Birlikte güldükte biz, agladıkta. Birimiz acı çekerken digerimiz onunla birlikteydi. Açta olduk yeri geldi, yeri geldi tıka basa doyduk. Çocukluğuma, ergenliğime, hayatımın her anına dair yüzümü gülümseten hatıralarım var onunla. El ele tutuşup koşa koşa parka gitmelerimiz, henüz 1.sınıftayken ilk okuldan kaçma girişimimiz, makyaj yapmaya birlikte başlamamız... Zaman zaman çok kızıyor olsakta birbirimize, birkaç güne atlatıyoruz. Hatta artık o kadar ezberledik ki birbirimizi, neyi neden yaptıgımızı o kadar iyi biliyoruz ki, kızmak bile gelmiyor içimizden.
Öyle kabul ediyoruz birbirimizi. Annem ve babam kızları gibi seviyor onu, babamla ittifak olup beni dışlıyorlar yeri geliyor. Onun ailesi de, aynı şekilde beni ondan ayırmıyor. Günün birinde babası, bir sebepten dolayı çok kızmıştı mesela bana. Diger bütün arkadaşlarımız çok şaşırmıştı, bana nasıl öyle davranabildiğini anlayamamışlardı. Bizim cevabımız belliydi, İsmail Amca beni kızından ayırmazdı.
Bizi çok tanımayan, dostluğumuza şahit olmayan insanlar; hem bu kadar zıt olup hem de bu kadar iyi anlaşmamızı mantıksız buluyor.
Gerçekten de hemen hemen her konuda zıtızdır birbirimize. Ben sakinimdir, o her daim hareketli. Ben ılımlı olan tarafımdır, o fevridir. Ben uzlaşmacıyımdır, o sert ve saldırgan. Ben sırnaşık olanken, o sıkılıp iten. Tüm bunlara rağmen birlikteyiz, çünkü birbirimizi tamamlıyoruz. Bundan önceki 21sene nasılsa, dilerim bundan sonraki tüm senelerimizde de devam eder dostluğumuz. Yine tüm gülmelerde, aglamalarda, heyecanlarda ve çektiğimiz acılarda yanyana oluruz.

Günün Sonunda Duygularımız Kurtaracak Bizi, Güzel Bakmaktan Vazgeçmek Neden?

Bir konu hakkında duygu yoğunluğum hat safhaya ulaştığında; yazmayı ve hissetiklerimi / düşündüklerimi bir kişi ile bile olsa insanlar...