ilişkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilişkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Kasım 2014 Perşembe

Üniversitenin Ardından

Üniversiteden mezun oluşumun üzerinden birkaç ay geçti. O savsak savsak dolandığımız, dünyanın en saçma konularından tutun da kuantum fiziğine kadar derin konuları konuşarak saatlerimizi harcadığımız, durup durup delicesine gülüp alakasız konulara hunharca üzüldüğümüz günleri şimdiden çok özledim. Psikolojik bozukluklara yol açan sınav dönemlerini, sürekli arkasından atıp tuttuğumuz danışmanımızı bile özledim gerçekten, kendime hayret ediyorum.
Çalışma dünyası çok mu korkunç peki? Yani yoo… Henüz bu sorunun cevabını verebilecek kadar uzun kalmadım bu dünyada. Belki de henüz çok yeni olduğum için bu bocalamam. Yeni insanlar tanıyorsunuz, hepsi birbirinden farklı. Neyi severler, nasıl şeylerden hoşlanırlar bilmiyorsunuz. Ne derecede disiplinliler, ne şekilde davranmanızı istiyorlar bilmiyorsunuz. Bunun da ötesinde; isterseniz üniversitede dereceye girmenizi sağlayan mükemmel notlara sahip olmuş olun, aslında ne kadar eksik olduğunuzu fark ediyorsunuz iş dünyasında. Övünmenizi sağlayan, ‘donanım’ olarak kabul ettiğiniz hiçbir özelliğiniz burada işe yaramıyor. Hep daha fazlasına sahip olmanız gerekiyor. Çevrenizde daha fazlasına sahip olan insanlar, sizin eksik hissetmenize sebep oluyor. Kimseyle değilse bile, kendinizle bir mücadeleye girişiyorsunuz. Hata yapmaktan korkuyorsunuz, bu korku gerçekleştireceğiniz başarıları da gölgeliyor belki de.
Sabredip, zamanla her şeyin daha iyi olacağını hayal ediyorsunuz. Kendinizi geliştireceğiniz, başarılı işlere ve ilişkilere sahip olacağınız bir gelecek düşlüyorsunuz.


2 Şubat 2014 Pazar

Can Parçası



Kardeş, abla, abi... Bunlar, tahmin ediyorum ki yeryüzünde yaşayan tüm insanlar için önemli kavramlar. Hepimiz, öyle ya da böyle seviyoruz kardeşlerimizi. Değer veriyoruz. Ancak; şöyle de bir gerçek var ki, eğer çalışan ebeveynlerin çocuklarıysanız daha farklı oluyor kardeşinizle ilişkiniz. Daha çok seviyorsanız diyemiyorum tabii ki ama; hayatınızın daha ayrılmaz bir parçası oluyor, daha çok ihtiyaç duymaya başlıyorsunuz, daha özel hatıralar biriktiriyorsunuz, kendinize ait bir dil bile oluşturabiliyorsunuz...
 Kardeşimle aramda 5 yaş var, ben büyük olan tarafım. Gerçi bakmayın büyük olduğuma, öyle anlar geliyor ki işin içinden çıkamadığım durumlarda o akıl hocalığı yapıyor bana. En yakın arkadaşlarımdan önce, o geliyor aklıma. En savunmasız zamanlarımda o oluyor yanımda sırtımı sıvazlamak için ya da en delirmeli zamanlarımda yine o oluyor eşlik etmek için... Bir bakışımdan anlıyor ne istediğimi, bazen bakmama bile gerek kalmıyor hatta. Her şey bu kadar güllük gülistanlık devam etmiyor her zaman. Öyle anlar geliyor ki küçücük hareketler, gayri ihtiyari söylenen sözler çılgına çevirebiliyor bizi ve kimi zaman bardaklar havada uçuşuyor, kimi zaman söylenmemesi gereken kaba sözler ağzımızdan çıkıyor. Yine de, birbirimizin suratına bakmak içimizden gelmediği zamanlarda bile; en küçük olumsuzlukta, o en ufak can yanmasında uzatıyoruz birbirimize elimizi. Kimse olmasa bile birbirimize sahip olduğumuzu biliyoruz.

14 Aralık 2013 Cumartesi

Kim Olduğun Meselesi

Hayatta neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmiyorum. Ya da, tek bir doğru ya da yanlış var mı merak ediyorum. Üzülmesinler diye dört döndüğümüz insanlar, yıllar geçse de unutmak istemeyeceğimiz anlar var... Üzülmesinler diye çırpınırken bizim canımızı yakan insanlar da var sonra. Ya da yaşadığımıza lanet ettiren hatıralar...
Olması gereken ne bilmiyorum. Bazen, çok fazla düşünmemenin daha doğru olduğuna kanaat getiriyorum. Kim olduğumuz yaptıklarımızın toplamından ibaret değil mi sonuçta? Ne kadar çırpınırsa o kadar batmıyor mu insan? En kötüsü de, ne kadar çırpınırsak çırpınalım, doğru olanı yapmaya ne kadar odaklanırsak odaklanalım; bir yerlerden patlak veriyor yine de. O lanet olasıca çabalarımızı bir çırpıda silebilen insanlar çıkıyor karşımıza. Aklımızdan geçenleri, hissettiklerimizi anlayamıyor herkes. E o zaman, "o insan" olmaya çalışmak neden bu kadar önemli? Neden sadece olduğumuz insanla yetinemiyoruz? Ya da diğerlerine yetemiyoruz? Bu kadar mücadele neden? Bir bitiş çizgisi yoksa, koşmanın ne anlamı var?... Sorular da sorular... Bitmek tükenmek bilmeyen mücadelelerin sonunda, yine de olmak istediğimiz noktanın çok uzağında bulabiliyoruz kendimizi. Sevilmek isterken nefret edilen, dürüst olmaya çalışırken nankör ilan edilen olabiliyoruz. İşin iyi kısmı ise; her canımız yandığında biraz daha törpüleniyoruz. Mücadeleden biraz daha uzaklaşıp, sevdiğimiz şeylere daha da sıkı bağlanıyoruz. "Bu mu işin iyi yanı?" diye soracaksınız belki. Mücadeleyi bırakıp gelişigüzel yaşamanın neresi doğru? Doğru? Kime göre, neye göre doğru? Doğru olmak mı, yoksa yanlışları da olsa olduğun kişi olmak mı esas olan? Yaşadıklarımdan çıkardığım ders olarak şunu söyleyebilirim ki, ne kadar uğraşırsak uğraşalım; herkesi memnun edemiyoruz. Zaten amacımız da herkesi mutlu etmekse, öyle hayatın canı cehenneme... Velhasıl kelam; yanınızda sizi siz olduğunuz için seven, saygı gösteren, dinleyen insanlar varsa şükredin. Yok dinlemiyorlar mı, size kendinizi kötü mü hissettiriyorlar? Neden hayatınızda olduklarını bir kez daha sorgulayın ve en nihayetinde size sizin lazım olduğunuzu hatırlayın. Siz mutlu değilseniz, başka hiçbir şey gerçekten mutlu etmeyecek çünkü. İçin, sevin, kızın, söylenin... Gerçekten ne yapmak istiyorsanız onu yapın. Öteki türlü elinizde kırgınlıklardan ve pişmanlıklardan başka bir şey kalmayacak. Hayat bazı şeyler için çok kısa.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Hayatımın Gizemi

21sene öncesi. Hemen sol tarafımızdaki binada komsumuz var, bir de komşumuzun kızı. İsmi Gizem.
Yakın arkadaşlar tanıştıkları günü hiç unutmaz. Ben Gizemle nasıl tanıştığımı hatırlamıyorum. Kendimi bildim bileli yanı basımdaydı. "Dostlarımız, Tanrı'nın vermeyi unuttuğu kardeşlerimizdir." diye bir söz var ya hani, işte Gizem benim o kardeşim. Birlikte güldükte biz, agladıkta. Birimiz acı çekerken digerimiz onunla birlikteydi. Açta olduk yeri geldi, yeri geldi tıka basa doyduk. Çocukluğuma, ergenliğime, hayatımın her anına dair yüzümü gülümseten hatıralarım var onunla. El ele tutuşup koşa koşa parka gitmelerimiz, henüz 1.sınıftayken ilk okuldan kaçma girişimimiz, makyaj yapmaya birlikte başlamamız... Zaman zaman çok kızıyor olsakta birbirimize, birkaç güne atlatıyoruz. Hatta artık o kadar ezberledik ki birbirimizi, neyi neden yaptıgımızı o kadar iyi biliyoruz ki, kızmak bile gelmiyor içimizden.
Öyle kabul ediyoruz birbirimizi. Annem ve babam kızları gibi seviyor onu, babamla ittifak olup beni dışlıyorlar yeri geliyor. Onun ailesi de, aynı şekilde beni ondan ayırmıyor. Günün birinde babası, bir sebepten dolayı çok kızmıştı mesela bana. Diger bütün arkadaşlarımız çok şaşırmıştı, bana nasıl öyle davranabildiğini anlayamamışlardı. Bizim cevabımız belliydi, İsmail Amca beni kızından ayırmazdı.
Bizi çok tanımayan, dostluğumuza şahit olmayan insanlar; hem bu kadar zıt olup hem de bu kadar iyi anlaşmamızı mantıksız buluyor.
Gerçekten de hemen hemen her konuda zıtızdır birbirimize. Ben sakinimdir, o her daim hareketli. Ben ılımlı olan tarafımdır, o fevridir. Ben uzlaşmacıyımdır, o sert ve saldırgan. Ben sırnaşık olanken, o sıkılıp iten. Tüm bunlara rağmen birlikteyiz, çünkü birbirimizi tamamlıyoruz. Bundan önceki 21sene nasılsa, dilerim bundan sonraki tüm senelerimizde de devam eder dostluğumuz. Yine tüm gülmelerde, aglamalarda, heyecanlarda ve çektiğimiz acılarda yanyana oluruz.

3 Ağustos 2012 Cuma

"Biri"


Her insanın hayatında; yaşadığını hissettirecek, yaşadığına şükrettirecek, onu çıkmazlardan kurtaracak biri vardır.
Bu biri bazen konuşmaya en ihtiyacınız olan kişidir. Duygularınızı artık içinizde tutamayıp paylaşmak istediğinizde ilk aklınıza gelendir. Onun söyleyecekleri; karar vermenizde,doğruları ya da yanlışları görmenizde çok etkilidir. İşin içinden çıkamadığınızda bir telefon kadar uzağınızdadır.
Bazense yanında saçmalamak istediğinizdir. Mantıklı davranmak zorunda değilsiniz, kibar olmak zorunda değilsiniz. Müzik açıp saçma sapan dans edebilirsiniz, ona ağzınıza gelen küfürleri edebilirsiniz sonra da karşılıklı gülersiniz. Bu biri stresinizden arınmak için birebirdir. Anne/baba figürüne bürünen birileri de olabilir hayatınızda. Bana küçük kızıymışım gibi davranan birileri olduğu gibi. Korumacıdır bu biri, başınıza gelebilecek kötülüklerden uzak tutmak ister. Küçük çocuğuymuşunuz gibi agucuk gugucuk sever. Rüyasında sizi kötü bir şekilde görüp soluk soluğa arayarak iyi olduğunuzu öğrenmek ister.
Başka bir biri daha olabilir hayatınızda, kendisinden birçok şey öğrenebileceğiniz. Yeni kitaplar, yeni filmler, yeni akımlar kısaca yeni dünyalar tanıyabileceğiniz. Size hitap eden bu yeniliklerle daha sağlam bir “kendim” olgusu oluşturabileceğiniz.
“Biri” bazen tek kişiyi ifade ediyorken sizin için, bazen farklı bedenleri ifade edebilir. Her iki durumda da herkesin hayatında sahip olduğu ve kaybetmenin eksik hissettireceği biri mutlaka vardır.

Günün Sonunda Duygularımız Kurtaracak Bizi, Güzel Bakmaktan Vazgeçmek Neden?

Bir konu hakkında duygu yoğunluğum hat safhaya ulaştığında; yazmayı ve hissetiklerimi / düşündüklerimi bir kişi ile bile olsa insanlar...