Fonda hafif melodiler eşliğinde karşımda boş ekran
doldurulmayı bekliyor. Kendimi en huzurlu hissettiğim anlardan biri. Kendimle
başbaşayım. Sessizce benim birşeyler anlatmamı bekleyen bir dostum var ve ona
istediğimi anlatmakta özgürüm. Tüm
gerginliğim bir anda uçuveriyor. İş yorgunluğu, kalp kırıklıkları,
uykusuzluk...
Yazmak; benim için hep en derinlerde büyük öneme sahip
olmuştur. İlkokulda günlük yazarak başlayan bu maceram; ortaokul ve lisede boş
kağıtlara karalanan denemelere, üniversitede ise klavyemin harfçiklerine
büründü. Bu da yeterli gelmeyince
oturdum ve dedim kendime, “Madem karalıyorum kendimce birşeyler, belge olarak
kalacağına blog açayım da orda kalsın”.
Ne bir fenomen olmak amacım, ne kitaplar çıkarmak... Sadece rahatlamak,kafa
dağıtmak. Adını da benden bir sürü şey barındıracağı için “biraz her şey”
koydum. Her şeyden biraz biraz... Bir gün en sevdiğim filmi anlatabilecekken
yazılarımda, diğer gün canımı acıtanlara sitem yapabilecektim ya da sadece
konuşmak isteyecektim. Şu anki gibi...
Başka yeteneklerim (ya da yetenek demek fazla kaçabilir),
başka ilgi alanlarım olmasını da çok isterdim. Şarkı söyleyebileyim isterdim
mesela, enstruman çalabileyim, spor yapabileyim... Olmayınca olmadığının farkına
varıp elimi ayağımı çektim sonrasında. Ama şuna inandım; herkesin içinde ortaya çıkmayı bekleyen,
geliştirilmeyi bekleyen bir yeteneği var. Kendini iyi hissetmesini sağlayan,
kendi olabilmesini sağlayan, huzur bulmasını sağlayan birşeyler var. İnsanların
taktir etmesine gerek yok, sizi alkışlamasına gerek yok,kimseye birşeyler ispat
etmek zorunda değilsiniz. O şeyi yaparken kendinizi iyi hissediyorsanız yapın.
Sıkı sıkı sarılın ve sakın bırakmayın! Kendi hayatınızı, kendinizi mutlu
hissedebileceğiniz şekilde devam ettirin. Çok geç olmadan...
Kendini cok guzel ifade ediyorsun. Seninle konusurken nasil mutlu olup evet ya iste boyle deyip hayatin aslinda hic de karmasik olmadigini anliyorsam yazilarini okurken de ayni seyleri hissedebiliyorum. Daha fazla yaz daha fazla!
YanıtlaSil