31 Temmuz 2012 Salı
Günün Tavsiyesi
Eğer zamanınız varsa ve bu zamanı kendinize ayırmak istiyorsanız, işte size harika bir seçenek; "How to Make an American Quilt (Amerikan Yorganı)".
İzlerken gülümseten, hayatın değerini anlamamıza yardım eden bir yapım. Gerçi erkekler hemfikir olmayabilir, daha çok aksiyon ve gerilimden hoşlandıklarını düşünürsek. Yine de film, benim en sevdiklerimdendir ve pişman olmayacaksınız derim.
Konusu; genç yazar Finn evlenecektir. Adet gereği; aile büyüğü kadınlar bir araya gelerek, çeyiz olarak bir yorgan hazırlar. Tüm kadınlar kendi yaşamlarından simgeler işler kumaş parçalarına. O parçaları birleştirdiklerinde ise yorgan meydana gelecektir. Her kadının kendi hikayesi var ve biz bu hikayeleri zamanda geri dönüş sahneleri sayesinde görebiliyoruz. "Vaaay be,hey gidi gençlik" gibi hayıflanmaları ben çok yaşadım, sizin de yaşayacağınız konusunda hemfikirim.
En Sevdiğin
Sonuna üç nokta koyarak uzatabileceğimiz o kadar çok soru
işareti var ki kafalarımızda. O kadar korkuyoruz ki kendi inandığımız, kendi
istediğimiz hayatları yaşamaya. Dışlanmaktan korkuyoruz, kötü lakaplardan
korkuyoruz, sevilmemekten korkuyoruz. Kabullenilmek kaygısını hayatımızın
merkezine oturtmuşuz. Peki ne uğruna? Niçin bu kadar çaba?
Değmeyecek insanlar, değmeyecek zihniyetler, değmeyecek
değerler için yaşamaktan vazgeçmek neden? Zaman akıp giderken sen, arkaya
baktığınla kalıyorsun. Geri dönüş yok, değiştirme şansın yok. Bu hayata
gözlerini kapattığında bitiyor her şey. Ama; sen hala burda oturmuş korkarak
bekliyorsun. Kendin için hiçbir şey yapmayarak, yaşamayarak bekliyorsun ölümü.
“Acaba ne der?” korkusuyla yaşamadığın her gün “yaşamadığın günler” olarak
kalacak. Korktuğun hiçkimse de seninle o pişmanlıkları, hayıflanmaları,
gözyaşlarını paylaşmayacak. Bu senin hayatın ve yararı da zararı da sen
belirleyeceksin. Güzel şeyler yaparak mutlu olurken, hatalarınla mutsuz olacaksın
belki. Ama kime ne? Hata senin hatan. Sadece senin. Kontrol senin elinde. Hesap
vermek zorunda değilsin, mutlu etmek zorunda değilsin. Sen mutlu musun, kendini
seviyor musun? Sorman gereken sorular bunlar. O çok sevdiğin insana anlat onu
ne kadar çok sevdiğini, başbelası arkadaşından kurtul, vitrinde aşık olduğun
ama giymeye çekindiğin o elbiseyi al, saçlarının rengini değiştir, küfür etmek
istiyorsan et, gülmek istiyorsan gül... Doğru ya da yanlış sadece seni
ilgilendirir. Yanında olmuyorlar mı? Bırak olmasınlar. Zaten seni sevenler,
seni “sen olduğun için” sevenler seni asla bırakmaz, inan.
30 Temmuz 2012 Pazartesi
Günün Tavsiyesi
Madem ki arkadaşlıkla ilgili bir yazı yazdık, şarkımız da onunla alakalı olsun dedim. Benim en sevdiklerimdendir.
Biraz Her Şey
Fonda hafif melodiler eşliğinde karşımda boş ekran
doldurulmayı bekliyor. Kendimi en huzurlu hissettiğim anlardan biri. Kendimle
başbaşayım. Sessizce benim birşeyler anlatmamı bekleyen bir dostum var ve ona
istediğimi anlatmakta özgürüm. Tüm
gerginliğim bir anda uçuveriyor. İş yorgunluğu, kalp kırıklıkları,
uykusuzluk...
Yazmak; benim için hep en derinlerde büyük öneme sahip
olmuştur. İlkokulda günlük yazarak başlayan bu maceram; ortaokul ve lisede boş
kağıtlara karalanan denemelere, üniversitede ise klavyemin harfçiklerine
büründü. Bu da yeterli gelmeyince
oturdum ve dedim kendime, “Madem karalıyorum kendimce birşeyler, belge olarak
kalacağına blog açayım da orda kalsın”.
Ne bir fenomen olmak amacım, ne kitaplar çıkarmak... Sadece rahatlamak,kafa
dağıtmak. Adını da benden bir sürü şey barındıracağı için “biraz her şey”
koydum. Her şeyden biraz biraz... Bir gün en sevdiğim filmi anlatabilecekken
yazılarımda, diğer gün canımı acıtanlara sitem yapabilecektim ya da sadece
konuşmak isteyecektim. Şu anki gibi...
Başka yeteneklerim (ya da yetenek demek fazla kaçabilir),
başka ilgi alanlarım olmasını da çok isterdim. Şarkı söyleyebileyim isterdim
mesela, enstruman çalabileyim, spor yapabileyim... Olmayınca olmadığının farkına
varıp elimi ayağımı çektim sonrasında. Ama şuna inandım; herkesin içinde ortaya çıkmayı bekleyen,
geliştirilmeyi bekleyen bir yeteneği var. Kendini iyi hissetmesini sağlayan,
kendi olabilmesini sağlayan, huzur bulmasını sağlayan birşeyler var. İnsanların
taktir etmesine gerek yok, sizi alkışlamasına gerek yok,kimseye birşeyler ispat
etmek zorunda değilsiniz. O şeyi yaparken kendinizi iyi hissediyorsanız yapın.
Sıkı sıkı sarılın ve sakın bırakmayın! Kendi hayatınızı, kendinizi mutlu
hissedebileceğiniz şekilde devam ettirin. Çok geç olmadan...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Günün Sonunda Duygularımız Kurtaracak Bizi, Güzel Bakmaktan Vazgeçmek Neden?
Bir konu hakkında duygu yoğunluğum hat safhaya ulaştığında; yazmayı ve hissetiklerimi / düşündüklerimi bir kişi ile bile olsa insanlar...

-
Beni yakından tanıyanlar, başlık yaratma konusunda ne kadar yaratıcılıktan uzak olduğumu bilirler. Bu durumun bir örneği olarak bu yazı i...
-
Henüz resmi çıkışını yapmamış bir grup aslında Stray Kids . Aynı isimli mücadele şovlarını izledikten sonra beğendiğim bir grup...
-
Kisisel Degerlendirme: 8,5/10 Oyuncular: Bae Su-Ji, Ryoo Seung-Ryong Tur: Muzikal, Dram Sure: 109 dakika En son izledigim Kore filmi,...